Haritanın En Ücrâ Köşesi...

...Masidherya diye bir yer

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Ikuo Hirayama : Türkiye,Doğu'yla Batı Arasında Bir Kültür Kavşağı



        Kpss'ye çalışmaktan fena halde sıkıldığım bi' anda hep daha sonra giderim diye ertelediğim "2010 Türkiye'de japon yılı" etkinliklerini hatırladım.Öyle de isabetli bi zamanda hatırlamışım ki,bu sergi sonrası ne sıkıntı kaldı,ne stres.
        Türkiye,Doğu'yla Batı arasında bir kültür kavşağı (Kapadokya) sergiye de adını veren yukarıdaki muhteşem Ikuo Hirayama tablosunun adı.Ikuo Hirayama eserlerinde çoğunlukla,uğruna savaşların bile yapıldığı efsanevî İpekyolu'nu konu edinmiş.Sanatçı,İpekyolu'na yaptığı seyahatlerde defalarca Türkiye'ye de uğramış.Ve İpekyolu hakkında şöyle demiş:
       " Benim için nedir İpekyolu? Tek söyleyebileceğim şu ki bugün hâlâ sanki onun görünmez ipiyle çekiliyormuşum gibi İpekyolu'nu gezmeye devam ediyorum"
         Bazı mekânlar insanı sahiden bir şekilde çeker kendine.Dönüp dolaşıp (ruhen de olsa) orada bulursunuz kendinizi.Sizi bilmem ama bu duygu öyle çok tanıdık ki bana...Sanırım bu yüzden çok etkilendim sözlerinden.Ikuo Hirayama şöyle anlatmış ipekyolu tutkusunu:
         
         İpek Yolu - Yazgım
"İpek Yolu benim yazgımdı. Eski zamanlarda Budizmin Doğu'ya yayıldığı güzergâh olan İpek Yolu'nun çevresindeki yerleşimlere ayak bastığımda oradaki köklü tarihi hissettim ve hem zaman hem de uzam olarak ne kadar kapsayıcı olduklarını anladım. Bu yol, Tang Hanedanı döneminde önemli bir rahip olan, Hindistan'da Budist inancı araştıran Xuanzang'ın (600-664) 17 yıl süren yolculuğunun ne kadar zor ve çileci olduğunu hatırlattı bana. O günden beri, Xuanzang'ın yolculuğunu izlemek için pek çok kez İpek Yolu yerleşimlerine seyahat ettim. Çin, Sovyetler Birliği, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Batı İran, Suriye, Türkiye ve Irak. Belli bir noktada İpek Yolu boyunca 40 seferden fazla yolculuk yaptığımı fark ettim. Yine de İpek Yolu'nun tam olarak ne olduğunu söylemek kolay değil.
Özellikle çöl manzarası ilham verdi bana. Güzel dağlar ve nehirler yoktur ama, durağan ve zamansız sarı dünya beni çok etkiler. Çöller gözümün önüne, yaşamlarını tehlikeye atan, Doğu ile Batı arasında gidip gelerek kültürlerini değiş tokuş eden bir insan kalabalığı görüntüsü getirir."    
(kaynak)
         
        Ikuo sensei'nin resimlerine bakarken bir tabloya bakıyormuşum gibi değil de,sanki karşımda geçmişe bi pencere açılmış ve ben o pencereden manzaranın kendisini görüyormuşum gibi hissettim.Resimler o kadar pastel,o kadar sahi ki...Yapımında kullanılan malzeme de farklıymış zaten.Kağıt üzerine organik minerallerden imal edilen boyalar kullanılmış,yağlı boya değil.
        
       Okuduğum bi habere göre; "Türkiye'de Japon yılı" etkinlikleri kapsamında sergi için Ikuo Hirayama davet edilmiş.Fakat 2009 Aralık'ta (gençliğinde Hiroşima'ya atılan bombanın yaydığı radyasyondan kaynaklanan hastalığı sebebiyle)vefat ettiği için serginin açılışına eşi katılmış.Sergi salonunun bir köşesinde de eşinin konuşmasının vs. slaytı gösteriliyordu.
       

        Bu tablonun tam adını hatırlayamıyorum malesef ama Japonya'da bir nehirdi yanılmıyorsam.Fotoğraftan da anlaşılacağı gibi çok büyük ölçekli bi' tablo.



        Roma döneminde Efes harabeleri (Türkiye)




        Bu tabloda da çok ayrı bişey var.Fotoğrafın bu halinde görünmüyor gerçi ama kaydedip büyütürseniz görebilirsiniz.En üstte altın rengiyle çizilmiş peri tozu misali tanecikler ve yine altın rengi muhteşem bir atlı sürüsü resmedilmiş.Bize geçmiş zaman anılarının asıl manzarayla birlikte gözönüne gelmesi anlatılmak istenmiş gibi geldi.
       Sergide Türkiye'ye ait birçok resim var ve ilk bakışta bile anlaşılıyor Türkiye'ye ait bi  görüntü olduğu;köylü bi kadın,katır üstünde bi' çocuk-kapadokya...Ve tabi ayışığında Sultanahmet Camii...Bunlar benim aklımda kalanlar.Flash kullanmadan fotoğraf çekmeye izin veriyorlar ama biz makinemizin iç mekan ayarlarını falan yapamadığımız için çok net resimler çekemedik malesef.
       
         Sensei'nin eskiz defterinden...




            Bunlar da kullandığı malzemelermiş...
       
       Sergi 3 Ekim'e kadar İstanbul'da Pera Müzesi'nde gösterimde kalacak.Ayrıntılı bilgi için buradan müzenin kendi sayfasına bakabilirsiniz.

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...