Ikuo Hirayama'nın resim sergisinden çıktıktan sonra yine Pera müzesi'nde sergilenen, Türkiye'de Japon yılı etkinlikleri kapsamındaki "Japonya medya sanatları festivali"ne gittik.Bu yıl 14.sü düzenlenen festival,her yıl farklı bir şehirde sergileniyormuş.Ve Türkiye'de ilk kez de İstanbul'da sergilenmiş ne güzel ki:) Anlatmaya nerden başlayayım,hangi birini anlatayım bilemiyorum.Sergiyi gezerken de kısa da olsa bi kararsızlık süresi geçirmiştik,gezmeye nerden başlayalım diye :)
Sergi "anlatıcı akıl" ve "yaratıcı akıl" olmak üzere,temelde 2 ayrı kısımdan oluşuyor.Neyse çok fazla teknik bilgiye gerek yok.Sergide sanat,eğlence,manga,animasyon ve kısa filmler,ne ararsan var.İlk önce oyunların olduğu bölümü gezdik.İlk dikkatimi çeken şey,koku sensörleri sayesinde,uçuşan kelebekler eşliğinde rengârenk çiçekler açan "hanahanahana" idi.Gördüğünde insana "yaaa bundan bi tane de ben istiyoruuuum" dedirtecek kadar şeker birşey.Kısa bir videosunu ekleyeyim dedim,blogger videodan o kadar uğraşmama rağmen ekleyemedim !!!Dailymotion'a üye olup eklemem ise toplamda 5 dakikamı aldı.
Çiçeklerin açtığı noktalardaki beyaz kısımlarda koku sensörleri var.Küçük küçük kâğıtlar hazırlamışlar,ve yine çok şirin şişelerde parfümler vardı.Kâğıda bir kez parfümden sıkıp sensörlere tutuyorsun,kokuya göre değişik renklerde ve şekillerde çiçek şekilleri oluşuyor duvarda.Üretici firma Plaplax.Ama ürün piyasada satılıyor mu acaba,sahiden çok merak ettim.
Aşağıda çalmaya çalıştığım şey ise Yamaha firmasına ait (tasarımcısı Toshio Iwai imiş)
Tenori-on.İlk gördüğümde oyuncak sanmıştım ama enstrümanmış:) Çalışma prensibini çok fazla anlamasam da biraz uğraşınca çok güzel melodiler çıkarmak mümkün.Videoda ses çıkmıyor çünkü kulaklık takılı.Ve bu videoda çalmaktan çok oynuyorum anlaşılacağı üzere:) Hareket halindeki yanan kutucuğu yakalamaya çalıştım belki işleyişiyle alakası vardır diye.Ama yoktu sanırım.Yanımdaki Lacerem;ve "böyle yapınca çok saçma görünüyo" diye yüzüme vuruyor :( Türkçe açıklaması ya da bize anlatacak bi görevli yoktu malesef.
Bu kısımda Nintendo'nun Naruto ve Mario Bross gibi birsürü oyun konsolu vardı.Evet evet oynamak için:) Oynadıkta biraz ama tenori-on kadar bile beceremedim şahsen:(
Bir diğer şaşırtıcı şey de kesinikle Morfo kule'ydi.Kule kısmı geçirgen bir maddeden yapılmış olmalı.Koyu renk organik sıvı kuleden dışarı sivri uçlu şekiller halinde çıkarken de jölemsi bi kıvama geliyor sanırım ki öyle şekil alabilsin.Çok kısa bi süre öyle kaldıktan sonra tekrar eriyip dökülüyor zaten.
Ve Başka bir müzik aleti daha! Bunun adı da "Bilye Çanı".Aynı büyüklükte metal bilyelerin cam basamaklarda (ki tuş yerine geçiyor bu basamaklar) sekmesi şeklinde çalışıyor.Bilyeler sonunda her basamağın önündeki yerinden tekrar içeri gidiyor ve oradan merdiven sistemiyle tekrar yukarı çıkıp basamaklara düşmek için hazır hale geliyormuş. Çalacak olan melodi önceden ayarlanmayıp her defasında farklı oluyor.Bi butona basarak başlatılıyor ve bizim şansımıza bilyeler düşmek için adeta nazlandılar:)Sonra biz diğer kısımları gezerken bi başkası için çalan melodi öyle muhteşemdi ki..Şans işte!
Bu enstrümanın adı da otamatone.Çıkan ses mi daha enteresan yoksa şekli mi karar veremedim ama çok şirin bişey:)Çalması da gayet kolaydı.Japonya'da bunu oyuncak diye satıyorlarmış ve şu aralar çok satılıyormuş:)
Çiçeklerin açtığı noktalardaki beyaz kısımlarda koku sensörleri var.Küçük küçük kâğıtlar hazırlamışlar,ve yine çok şirin şişelerde parfümler vardı.Kâğıda bir kez parfümden sıkıp sensörlere tutuyorsun,kokuya göre değişik renklerde ve şekillerde çiçek şekilleri oluşuyor duvarda.Üretici firma Plaplax.Ama ürün piyasada satılıyor mu acaba,sahiden çok merak ettim.
Aşağıda çalmaya çalıştığım şey ise Yamaha firmasına ait (tasarımcısı Toshio Iwai imiş)
Tenori-on.İlk gördüğümde oyuncak sanmıştım ama enstrümanmış:) Çalışma prensibini çok fazla anlamasam da biraz uğraşınca çok güzel melodiler çıkarmak mümkün.Videoda ses çıkmıyor çünkü kulaklık takılı.Ve bu videoda çalmaktan çok oynuyorum anlaşılacağı üzere:) Hareket halindeki yanan kutucuğu yakalamaya çalıştım belki işleyişiyle alakası vardır diye.Ama yoktu sanırım.Yanımdaki Lacerem;ve "böyle yapınca çok saçma görünüyo" diye yüzüme vuruyor :( Türkçe açıklaması ya da bize anlatacak bi görevli yoktu malesef.
Bu kısımda Nintendo'nun Naruto ve Mario Bross gibi birsürü oyun konsolu vardı.Evet evet oynamak için:) Oynadıkta biraz ama tenori-on kadar bile beceremedim şahsen:(
Bir diğer şaşırtıcı şey de kesinikle Morfo kule'ydi.Kule kısmı geçirgen bir maddeden yapılmış olmalı.Koyu renk organik sıvı kuleden dışarı sivri uçlu şekiller halinde çıkarken de jölemsi bi kıvama geliyor sanırım ki öyle şekil alabilsin.Çok kısa bi süre öyle kaldıktan sonra tekrar eriyip dökülüyor zaten.
Ve Başka bir müzik aleti daha! Bunun adı da "Bilye Çanı".Aynı büyüklükte metal bilyelerin cam basamaklarda (ki tuş yerine geçiyor bu basamaklar) sekmesi şeklinde çalışıyor.Bilyeler sonunda her basamağın önündeki yerinden tekrar içeri gidiyor ve oradan merdiven sistemiyle tekrar yukarı çıkıp basamaklara düşmek için hazır hale geliyormuş. Çalacak olan melodi önceden ayarlanmayıp her defasında farklı oluyor.Bi butona basarak başlatılıyor ve bizim şansımıza bilyeler düşmek için adeta nazlandılar:)Sonra biz diğer kısımları gezerken bi başkası için çalan melodi öyle muhteşemdi ki..Şans işte!
Bu enstrümanın adı da otamatone.Çıkan ses mi daha enteresan yoksa şekli mi karar veremedim ama çok şirin bişey:)Çalması da gayet kolaydı.Japonya'da bunu oyuncak diye satıyorlarmış ve şu aralar çok satılıyormuş:)
Resimleyemediğim o kadar çok şey var ki...Camgöz vardı mesela,teleskop gibi şekli var.Bununla panoromik bi manzarayı izleyebiliyorsun.Sen pozisyonunu değiştirdikçe görüntünün açısı da değişiyor.Bir de adını hatırlayamıyorum, birşey daha vardı ki muhteşemdi.Karanlık bi odada bir düzenek var daire şeklinde bir alan.Ortada durup düzeneği yönetme kısmından hareket ettirdikçe çevrende yıldızlar mı uçuşuyo dersin,güneş mi bulutlar mı...Sen çevirdikçe değişiyor.Çok güzeldi çook...Bu tasarımların hepsi bir yada birkaç ödül almış tabi.
Diğer kısımda ise anime ve mangaların yapım aşamaları anlatılıyordu resimlerle.Orjinal manga çizimleri,taslakları,illustrasyon çalışmaları vs..İşte onlardan birkaç kare;
Okumak için birbirinden güzel birsürü manga da vardı.Ama dili İngilizce ya da Japonca tabiki...İnşallah birgün Türkçe mangaların basıldığını da görürüz.
Kısa filmlerden bahsetmeden olmaz tabiki de.Festival kapsamında 11. ,12. ve 13.Japonya medya festivallerinde gösterilmiş olan kısa filmler de gösteriliyor.Biz 11. ve 12.sini izledik.İlk oturum Issey Miyake - A-poc inside ile başladı.Başta ön sunum zannediyorsunuz,gayet güzeldi.2.film olan "electric life line" (Shogo Kosakai) ise süperdi bence.Netten bulup izleyin bence.Sonra Winning Eleven adlı bi firmanın tv reklamları serisi vardı çok beğendiklerim arasında.Türkçe altyazısı yoktu gerçi ama kulak aşinalığından falan anladık kısmen de olsa.Çok komik ve güzeldiler.Ushi-nichi, piyano , 49 ,bay bulut ve bay yağmur da beğendiklerimden aklımda kalan diğer kısa filmler.Bir de aynı yerin görüntülerinin farklı zamanlarda çekilmesiyle ilgili vardı ama hatırlayamadım adını,o da çok güzeldi..
İkinci oturum da Berlin'de çekilmiş bi kısa filmle başladı.Oradaki mekânlar falan çok tanıdık geldi bana,o hissi çok iyi veriyor izleyiciye bence.Ama konusu bu değildi.Döşeme tahtaları şehirde gezerek yatay,dikey farklı şekiller çizerek ilerleyişi...Bir de Kudan adlı bi film vardı ki..Çok enteresan ve etkileyiciydi.Adam çocuğunu dinlemiyor ve başka bişeyle ilgileniyor.Kapı çalar,kapının önünde bi paket vardır.Adam paketin içinden çıkan şey aracılığıyla farklı bi boyuta geçer.Ama içinde yaşadığımız dünyayla bağlantılı bi boyut,bağımsız değil..Gerçekten çok farklıydı.
Çevre kirliliğiyle ve bu konudaki sorumsuzluğumuzla ilgili olan Carbon Footprint,Rüyalar,Tüneldeki Adam ve Samuray İş Adamları beğendiklerimden aklımda kalan diğerleri...13. festival kısa filmlerini de bi dahaki sefere izleriz artık :)
Festivalde eylülden itibaren anime gösterimleri de olacakmış.Gösterilecek animelerin listesine buradan bakabilirsiniz.Anime gösterimleri de 3 Ekim'e kadar devam edecekmiş.
İstanbul'da oturuyorsanız, yada bu tarihler arasında İstanbul'a gelme imkânınız varsa Pera Müzesi'ne uğrayıp hem Japon medya sanatları festivaline,hem de Ikuo Hirayama resim sergisine bir uğrayın derim...
Müzedeki 2 farklı sergiye daha gittik..Ama onları da sonra yazarım artık:)
2 yorum:
Yorum Gönder