Haritanın En Ücrâ Köşesi...

...Masidherya diye bir yer

22 Ocak 2010 Cuma

KARNE MESELESİ

  Bugün mücocan'ın karnesini düşünür dururken taa nerelere gittim. 13 sene önce yine bi yarıyıl tatiliydi.Karnemi almış eve gelmiştim..Ama annem ve müco benden daha önce gelmişlerdi eve:) Mücahit'i gösterip; "Al sana karne hediyesi "diye takılmışlardı hatta..Ben şaşkınlıktan sevinememiştim bile çok fazla.Daha doğru ifade etmek gerekirse şaşkınlığım sevincimi bastırmıştı sanırım. Halbuki 9 aydır beklediğimiz bişeydi o. Ama yeniden abla olmak,bi gün önce yanımızda -kanıyla canıyla görebildiğimiz yani- olmayan birinin hayatımıza girmiş olması tuhaf bi duyguydu..Grimsi gözlerine bakabilmiştim yalnızca..Elime bile alamaımştım bi süre incitirim diye..
      Şimdi bakıyorum da ne büyük bi karne hediyesiymiş cidden:) Sadece bi karneye hediye edilemeyecek kadar değerli hatta..O olmasa hayat çok daha tatsız olurdu eminim.Hemen ekleyeyim araya da ayrımcılıkla suçlamasın beni diğer kardeşlerim. Blogda sadece müco'dan bahsediyorum diye ortam çok da elverişli hem:)Evet Hakan'ın olmaması da çok büyük bi eksiklik olurdu..Elif'in,Erdem'in Emre'nin( ya saydırmayın ayrı ayrı anladınız işte hepinizi kastediyorum:) ) hepsinin olmadığı bi dünya çok daha tatsız olurdu...İyi ki varsınız hepiniz...
     Sonra,bi kere sardım ya geriye; başka bi karne günü  gözlerimin önünde bu sefer..Tam Mücahit'in yaşındaydım o zaman..Karnemi aldım,yanında da bi teşekkür belgesi var. Önce teşekkür belgesini bi güzel yırtıp attım.Sonra karneyi buruşturdum,buruşturdum..Ufacık bi top haline gelene kadar..Ama onu atamadım.Annemler zayıf not aldığımı sanmasınlar diye göstermem lazımdı.Gerçi zayıf not aldığımı düşünmelerinin de bi mahsuru yoktu benim için ama üzülsünler istemedim. Karnenin o buruşuk halini nasıl açıkladığımı hatırlamıyorum ama teşekkürden ne o zaman ne de daha sonra haberleri olmadı..
      İyi ama neye miydi öfkem bu derece ? Daha o zamandan anlamıştım bu düzenin çok ta mantıklı,adaletli olmadığını..Ve o teşekkürü yırtıp atarak ta ilk tepkimi vermiştim sanırım farkında olmadan:) Yani bu kağıt parçası mı gösteriyo benim kapasitemi, sahi yansıtıyormu bu kağıt benim tüm emeklerimi diye söylendiğimi hatırlıyorum.Yanlış anlaşılmasın, taktir falan beklediğimden yada daha çok çalışkan olduğumu düşündüğümden değildi bu düşüncem..Teşekkür belgesi vermişlerdi zaten,bi de madalya mı takacaklardı dimi ama:) Anlayamadığım,kabul edemediğim,adaletsiz bulduğum ; Ortalaması 84 gelen birinin karnesine 4 gelirken, sadece 1 puan farkla önde olanın karnesine 5 gelmesiydi...Bence aradaki sınırlar bu kadar keskin olmayabilirdi...Kanaat notu denen şeyin
öğrencinin derslerindeki performansına göre değil, öğrencinin hocayla muhabbetine göre kullanılmasınaydı tepkim..
       Ama hayatın gerçeklerini kabullenemeyişim çook daha eskilere dayanır...Anlatayım da gülelim biraz:)
Okulun ilk günüydü..Meraklıyım tabi ne öğretecek acaba öğretmen bize diye.Normal olarak çizgi çizdik,yuvarlak falan yaptık ilk gün( normal olduğunu gel de ozaman anlat bana kolaysa) Anneme "ne yani,ben o kadar süre bunu mu bekledim,bunun için mi taa okula kadar gittim" demiştim.Yaşadığım hayal kırıklığını ise tarif edemem:)
    Ben okula gitmeden çok önce yazmayı az çok öğrendiğim için yeni,bilmediğim bi harf öğrenmeyi falan ümit ediyordum herhalde:) Evet,okula gitmeden babamın da teşvikiyle alfabeyi bi güzel öğrenmiştim.İlk yazdığım cümle "şkr" di:) E kendi kendime o kadar öğrenebilmiştim anca..Okunurken her harfin yanında e sesi de çıktığından ünlülere ihtiyaç duymamışım:) Birinin bana öğretmesini beklesem sorun olmayacak ama beklemek nerde ben nerde:) 
      Neyse anneme baya bi dert yandım böyle ben. Kadıncağız bana anlatmaya çabalıyor "işte kızım sen biliyorsun ama hiç bilmeyen,kalemi eline hiç almamış çocuklar var.Onların eli kaleme alışsın diye yapıyosunuz o çubukları" falan da filan diye..Annemi uğraştırmamak için üstelemedim ama  içimde sorular devam ediyor.."O yuvarlakla çubukları ayrı ayrı yapmak yerine yanyana yapsak "a "olacak.Ya da çubuğu yan çizmesek de düz çizsek "I "olacak..Hem bi çocuk nasıl olur da bu yaşına kadar eline kalem almaz hiç? Hadi alfabeyi merak etmedi diyelim,resim de mi yapmadı hiç bu yaşına kadar? Hadi kağıdı yoktu diyelim camdaki buhara da mı çizmedi bişeyler hiç? Çizgi çizmenin nesi zor vs.." diye düşündüğümü çok iyi hatırlıyorum:)
     Sonraki bikraç gün çubukları ve yuvarlakları güzel çizmekle avunmuştum:) Uzmanlar şimdi kabul ediyor ama ben o zaman biliyodum "7 çok geç" ti:) Tüm bu yollardan ablasının kardeşi müco da geçmişti..Ama o benim gibi sorgulamaya içinden devam etmemişti. "sıkıldım ben,böyle devam edecekse ben hiç gitmiyim okula" demişti de öğretmeni özel ödevlerle oyalamıştı onu...
         Asıl okumaya başladıktan sonra öğrenecektim hayatın kaç bucak olduğunu..Bunu da başka bir yazıda anlatırım inşallah.Bu günlük bu kadar nostalji yeter dimi? 

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...