Haritanın En Ücrâ Köşesi...

...Masidherya diye bir yer

31 Mart 2010 Çarşamba

Profesör ve Seyis

     Profesör, konferans vermek üzere salona girmiş.Salonda, sadece ön sırada oturan seyis dışında hiç kimse yokmuş.Boş koltukları görünce, konuşup konuşmama konusunda tereddüde düşen profesör sonunda seyise sormuş:
 “Buradaki tek kişi sensin.Kararı sen ver. Sana göre konuşmalı mıyım, yoksa konuşmamalı mıyım?”
Seyis cevap vermiş:
“Hocam ben basit bir insanım, bu konulardan hiç anlamam. O yüzden bana hiç sorma.Ama ben ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını görseydim, yine de onu beslerdim”.
     Bu sözler karşısında seyise hak veren profesör, kararını vermiş ve konferansa başlamış.Konuşmuş, konuşmuş… İki saatin üzerinde konuşmuş, anlatmış, yazmış durmuş. Sonunda sözlerini tamamlayan profesör, kendini çok mutlu hissetmiş ve görevini yerine getirmenin hazzı ve tatlı yorgunluğuyla seyise dönmüş. Aslında amacı, tek dinleyicisi tarafından da konferansın çok iyi geçtiğinin onaylanmasını duymakmış.
“Konuşmayı nasıl buldun?” diye sormuş.
Seyis cevap vermiş:
“Hocam, ben sana daha önce basit bir adam olduğumu ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim. Yine de, eğer ahıra girdiğimde, biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim, onu beslerdim, ama elimdeki tüm yemi ona verip hayvanı çatlatmazdım”.
                                                                                               Alıntı

Lacerem'le Çarşı...

      Dün Lacerem'ciğimle birlikte Beyazıt-Eminönü altüst ettik bi güzel çarşıyı...Kpss için çalışma kitabı aldım kendime.2 tane kocaman kitap! Eskiden korkutmazdı kitabın kalın oluşu beni ama şimdi görüyorum ki korkar olmuşum:( Elimi sürmek istemiyorum bile ama çalışmaya başlayınca devamı gelir inşallah.
     Lacerem'le birlikte geçirdiğimiz tüm zamanlar gibi dün de çok çok güzeldi.Ben doğal taşlara,boncuklara bakarken o biraz sıkıldı gerçi.Ama hatır belâsına katlandı napsın:)Bir de kendime akbil alabilseydim...Yine kalmamıştı.Bide satıcı dua etti "nasibin yokmuş ama inşallah başka yerlerde bahtın açık olur" diye:)
     

27 Mart 2010 Cumartesi

Cansıkıntısına Test



       Canım çok sıkkınsa bu testlerden çözüyorum maillerime bakarken arada..Hayır,malesef İngilizce ya da KPSS ile ilgili testler değil:) Msn'deki komik ama bi o kadar da tutarlı kişilik testlerinden...
      Her ne kadar "bilimsel bir dayanağı yoktur" diye belirtseler de çok boş da atmıyorlar bence bu analizleri.En çok da " deli misiniz?" testini ve benim cevaplarıma karşılık olan analizini sevdim:)
      Diyeceksiniz ki "ne yani,aklından şüphen mi var da böyle bir testi çözdün?"İtiraf etmeliyim ki ara sıra kendime"deli miyim ben yaaa" diye sorarken yakalıyorum kendimi:)Soruları bi güzel cevapladım.Şu sonuç çıktı ;
           Akıllı Deli :
     "Sizinkisi “akıllı olup bu dünyanın kahrını çekeceğime, deli olayım dünya benim kahrımı çeksin” şeklinde yapılmış gayet bilinçli bir tercih. Olaylara, durumlara baktığınız mesafe, pek çok şeyi sıradan akıllılardan daha iyi görmenizi sağlıyor. Deliliğin verdiği cesaretle gözünüzü budaktan, sözünüzü dosttan da sakınmıyorsunuz. Lakin ısrarcı da değilsiniz. Bildiğinizi söylüyor, üzerinize düşeni yapıyor, çoğu zaman kimsenin cesaret edemediği atraksiyonlar geliştiriyor, fakat başkalarını düşüncelerinizin ve eylemlerinizin doğruluğuna inandırmak için de enerji harcamıyorsunuz. Kişiliğinizin en sevdiğiniz tarafı da yaratıcılığınız. Dünya sizin oyun alanınız. Arada bir çuvalladığınız oluyor. Ama takılmıyorsunuz. Nasılsa delisiniz…"
     Sonra bir iki soruda iki seçenek arasında kalmıştım."Bi de diğer şıkları işaretleyeyim öyle bakayım sonuca,nasıl çıkacak" dedim ve bu sefer çıkan sonuç ta şu;
          Zırdeli :
    "Siz üst kademeden çifte gömlekle bağlanması gereken bir delisiniz. Bir deliliğin sizin tarafından idrak edilmesi için aklınıza gelmesi kâfi. Her ne gerekiyorsa yapıyor, size bakıp “aaa delinin zoruna bak” diyenlere en kıyağından bir nanik çekiyorsunuz. Eğlenmek için gelmişsiniz dünyaya. Hiçbir şey sizi ömrünüzün bir dakikasını bile delice olmayan bir şey için vakfetmekten alıkoymaya değmiyor. Dağlara tırmanmalı, paraşütle atlamalı, kanatsız uçmalı, mağaraların derinliklerinde gizemli yolculuklar yapmalısınız. Hikâyelerinizi dinlemeye bayılan onca insan sizin kadar deli olmak için feda edemedikleri her şeyin ağırlığıyla yaşayıp gidiyorlar. Günü birlik yaşıyor, hayatınızda vazgeçemeyeceğiniz hiçbir şey olmamasına özen gösteriyorsunuz.Delilik sizinle yeni anlamlar kazanıyor…
        İşte böyle...Genelde bu "zırdeli" tanımlaması pek uymuyor bana.Ama bugünlerde delilikle zırdelilik arasındaki sınırda dolanıyorum sahiden.Öyle delilikler yapmak istiyorum ki,yukarıda sayılanlar hiç kalıyor yanında.Ama yapmıyorum; ne de olsa ben akıllı deliyim:) 
         Sonra bir de "auranız hangi renk?" testini cevapladım.Auramın nasıl olduğunu cidden çok merak etmişimdir hep.Ve nedense hep maviymiş gibi hissederim.Test sonucunda da mavi çıktı:)Eğer auraları görmek, isteyerek elde edilebilecek bir yetenekse...yani bunun bi yolu yordamı varsa birgün bunu başaracağıma eminim,çünkü cidden çok istiyorum."Kirlian" denen bi foto tekniğiyle auralar resmedilebiliyor ve bu tekniğin entegre edildiği kameralar da var(Nasıl bişeymiş diye merak ettiyseniz şuradan bakabilirsiniz).Kendim görebilene kadar bi tane onlardan alayım bari dedim ama çok pahalılar ya:( En iyisi mi testin dediğine inanıp auramın mavi olduğu düşünmeye devam edeyim:)
   Neyse, ben seviyorum bu msn testlerini.Hazırlayanlar sağolsun:) siz de denemek isterseniz buraya TIK

Yazamayışım

        
         
       Çok uzun oldu bu seferki ara mâlesef.Yazamayışımın temelde birçok nedeni var.Ama birinci sebep;aklımdan gelip geçenlerin hızına kalemimin yetişememesi durumu.Ara ara oluyordu böyle ama bu defa daha uzun sürdü sanırım.Size de oluyor mu sahi böyle?Hani meselâ; o gün gittiğiniz bir yerle ilgili yazmaya yeni başlamışken,zihninizde tüm gezi ve yazacağınız herşey tüm detaylarıyla çok hızlı bir şekilde ilerlemiş,çoktan başka bir konuya geçmişsiniz bile...İlk defa bu durumu deneyimlediğimde,önce düşünme hızında yazmanın süper bişey olacağını düşünmüş,sonra da yazma hızında(yavaşlığında mı demeli) düşünmediğimize şükretmiştim.
       Neyse...Aradan geçen onca zamanda birçok şey oldu elbette.
Birkaç kitap bitirdim.
Biraz örgü ördüm.Ama hâlâ bitirebilmiş değilim.
Film izlemeden olmaz tabi..
Bir sürü kötü,birazcık da iyi haberler aldım.
Ağladım,sızladım bol bol...
Sonra sırf hava bol güneşli diye mesela,mutlu da oldum arada.
Ufak tefek şeyler aldım kendime herzamanki gibi.Paranın hesabını daha çok yaparak...
Biraz gezdim,çokça vazgeçtim dışarı çıkmaktan...
Grip de oldum bu arada.
İyileşmek için çaba sarfetmek bile gelmedi içimden üstelik.
Belki de hiçbirzaman işime yaramayacak birsürü şey öğrendim,
Nette ordan oraya gezerken...
Eski bi günlüğüm vardı;hayatımın sıkıntılı bi dönemine tekâbül eden.
Her okuduğumda birkaç sayfasını yırtıp atardım,
fazla hüzün barındırdığı için.
İşte o günlüğün son sayfalarını da yırtıp attım bugün.
Akvaryumdaki balıklarımızın birsürü yeni yavrusu oldu.Bazıları baya bi büyüdü üstelik.
Yeni balıklar da eklendi aralarına..Ve yeni süsler...
Ha,bir de bi dişimin bi kısmı kırıldı.
Başta üzüldüm ama şimdi farketmiyorum bile..
İngilizce'ye de çalıştım(çalışmaktayım) yarım yamalak.
Bu tempoda gidersem 10 yıl sonra iyice sökmüş olurum herhalde:)
Ve daha birsürü şey...
       Ama hiçbirinden uzun uzun bahsetmek istemiyorum nedense.Bir boşvermişlik,bir dağınık ruh hali almış başını gidiyor.An itibariyle dur demeye karar vermiş bulunmaktayım bu gidişhâta en azından.Ne kadar başarabileceğimse muammâ...

12 Mart 2010 Cuma

Gözümüz Aydın :)


         Bugün annemin yaklaşık 1 aydır beklediğimiz biyopsi sonuçlarını aldık.Rabbime sonsuz şükürler olsun ki temiz çıktı:) Her ihtimalin defalarca zihnimden geçtiği,rüyalarımda bile canımı acıttığı 1 ay...
         Önce "yoktur canım kötü bişey,sadece bunu teyid edeceğiz hepsi bu" dedim.Sonra düşününce; mamografi ve MR sonuçlarının "kötü birşey olmadığı" kanısına varmaları için yeterli görülmemesi fena halde canımı sıkmaya başladı.Başta biran önce sonucu alacağımız gün gelsin istedim.Zaman geçtikçe,artan kaygıyla birlikte her türlü sonuca hazır olmadığımı hissettim...Korktum...
       Sahi,insanın herşeye hazır olması mümkün müdür acaba? Var mıdır acaba böylesine güçlü insanlar hala?,Farzedelim hazırız kötü sonuçlara da.O zaman daha mı az canı yanar insanın?Etkisini azaltır mı gerçekten acının bu hazır olma hali?Zihnimden pervasızca gelip geçen bu "her türlü sonuç"lar hakkında annemle konuşamadım bile...Kötü şeyler hakkında konuşmamak herzaman daha iyi geçmiştir bana...Ya da daha kolay mı demeliyim...
        Bu 1 aylık süre içinde iyice anladım ki ; bi hastalığın en zor aşaması kabul etme kısmı.Şükürler olsun ki bizim sonucumuz kabul edebileceğimiz gibi çıktı.Rabbimin sağlıklarımızı bize bağışlaması duası ile... 

8 Mart 2010 Pazartesi

Pinhani -Zaman Beklemez


 
             Pinhani'nin "uzun süredir böyle güzel bi klip izlememiştim" dedirten klibi...Özellikle telefon ve kumanda cihazlarından oluşan trafik bölümü çok etkileyici geldi bana.Şarkının da en can alıcı kısımlarından birine tekabül etmekte ayrıca ;
        Sabrı öğütler zaman
        Oysa odur durmayan
        Ben beklerim de,zaman beklemez ki beni...
            Folyodan deniz ve kağıttan yaprakları olan ağaçlar da çok hoş.Ama insanın daha bi içine işleyen farklı bişey var bu klipte.Akrebi ve yelkovanı olmayan saate bağlanmış kızdan bile daha çok vurucu birşey.Ama ne olduğunu tam çözemedim henüz.Pinhani'nin bu kliple ilgili bi röportajına rastlarsanız bana da haber verin olur mu?
   

3 Mart 2010 Çarşamba

Geçmişi Geride Bırakmak

       
         Birçoğumuz yanımızda kocaman bir bavul taşıyoruz. Çok ağırdır o bavul. O bavul geçmişin kötü deneyimlerini sakladığımız bavuldur. İlerlemek için çok çaba sarf etsek bile çok az mesafe kat edebiliyoruz. Birkaç adım attıktan sonra da durup bavulu açıp içinde nelerin olduğunu tekrar gözden geçiriyoruz;O acıları,o hayal kırıklıklarını tekrar yaşıyoruzdur.Bazılarımız bu şekilde günlerimizi, bazılarımız haftalarımızı, bazılarımızsa yıllarımızı kaybettik. Sonra bavulu tekrar kapatıp ilerlemeye çalışıyor ve çok geçmeden tekrar durup bavulu açıp zaman kaybedi­yoruz.
        .....O bavulu belki bir anda elinizden bırakamayabilirsiniz. O zaman en azından içindeki ağırlıkların bazılarıyla vedalaşabilirsiniz.

Siz hangi ağırlıklarla vedalaşacaksınız?
                                                                                                        (alıntı)

1 Mart 2010 Pazartesi

Sözümü Tutamadım :(

 
             Kendi kendime şurada bahsettiğim kitap çadırından aldığım kitapları bitirmeden yeni kitaplar almayacağım demiştim.Çok kesin ve net bi söz değildi ama sonuçta öyle bir karar almıştım.Defalarca kitapçılara gitmeme rağmen sözümde duruyordum da.Ama geçen gün gittiğim bi mağazadaki kitaplarda fena halde aklım kalınca,ve bugün aynı mağazaya tekrar yolum düşünce dayanamadım.İki tane deneme kitabı aldım.Gerçi fiyatları çok uygundu ama sözümde duramadığıma üzüldüm.Ama kitap görünce dünyayla irtibatım geçici olarak kesiliyor ve o esnada verdiğim sözleri unutuyorum.Hatırladığımda ise kitabı almaya çoktan karar vermiş,arka kapağını,ön sözünü ve içinden de rastgele birkaç sayfayı okumuş oluyorum.E sonra da vazgeçmek çok zor oluyor.Hatta bugün olduğu gibi,herzaman mümkün olmayabiliyor.
      İçnot: Yine o yazıda alamadığım için içimde kalmış olan bir polisiye vardı ya,onu almak da nasip oldu sonradan.Bu yıl o kitap çadırı geçen senelerden daha uzun kaldı.Ve kalan kitapların da fiyatlarını tekrar indirmişlerdi.Başka bi nedenle oraya tekrar gittiğimde kitap çadırının hâla kaldırılmamış olduğunu görünce öyle bi gidişim vardı ki görmeliydiniz:) O kitabın fiyatının düşmüş olduğunu da gördüğümde almadan durur muydum:)
         Bu arada kitapları alırken bozuk paralarımı vereyim dedim.50 kuruşum yetişmedi.Teyze sağolsun " hiç önemli değil,zaten öğrencisin" dedi.Helâlleştik ve hallettik.Yalnız öğrencilik yıllarımı çoktan geride bırakmama rağmen nedir bu beni öğrenci zannetmelerinin nedeni pek çözemedim.Ne yani. "sadece öğrenciler kitap okur,öğrencilik dönemini tamamlayınca kitap okumaya da gerek kalmaz " mantığında mı bazıları acaba? Daha çok kitapçılarda karşılaşıyorum bu öğrenci zannedilme durumuyla.Bir de toplu taşıma araçlarında:) "Öğrenci ücreti mi alıyoruz buradan?" sorusuyla az muhatap olmamışımdır.Bu arada bu durumdan istifade ediyorum zannedilmesin.Tabi ki her seferinde öğrenci olmadığımı belirtiyorum.Belki de biraz paçoz,düz giyiniş tarzım yüzünden öyle zannediliyorum diyeceğim ama artık öğrenciler de fazlasıyla süslü:)Anlamadım gitti nedir sebebi...
         Aldığım kitaplardan söz etmeyeceğim.Okuyunca bahsetmek çok daha güzel oluyor .Şimdilerde 3 kitaba birden devam ediyorum.Eskiden bir kitaba başlayınca onu bitirmeden bir başkasına başlamak istemiyordum.Ama nedense artık böyle biraz ondan,biraz diğerinden okumak daha hoş geliyor.Arada geçen zamanda diğer kitabı daha çok merak edebiliyorum diye belki de...
        Bu arada metro jetonları değişmiş.Yeni jetonlar plastik.He bir de bazı metro girişlerine jeton alma makinesi konulmuş.Sadece metal para değil,kağıt banknotlar da kullanılabiliyor jeton alımında.Güzel olmuş bence.Birkaç gün dışarı çıkmayınca bile ne çok şey değişiyor etrafta.
         Yorucu ama güzel bi gündü.Diğer detaylara hiç girmeyeyim yoksa malûm,bu yazı bitmez:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...