Otobüste Ayşegül'ün yanında oturan tam bir İstanbul'lu,tüm ömrü İstanbul'da geçmiş teyzeyle muhabbet etmeye başladık derken.Konuşurken yalıyı da sormuş bizimki teyzeye.Teyze yalıyı biliyormuş.Ben otobüsün kapısının camından fotoğraf çekip dururken tarif etmiş Ayşegül'e.Ben olsam hayatta soramazdım herhalde böyle birşeyi birine.Olabilir tabi ama tuhaf,biraz da komik bence.Gerçi ne tuhaflıklar yaşamadık ki:)Bu yanında hiç kalacak cinsten...
Emirgân'dan baya bi ilerdeymiş ama.Son durağa sadece 6 durak kalmıştı.Neyse zaten yol üzerinde,kolayca bulduk.Ayşegül'de bir heyecan ki sormayın.Sanki kapıyı çalsak Behlül açacak o biçim :) Önce yalının karşısındaki sahil kenarındaki banklardan birinde fotoğraf çekildik. Ayşegül talimat veriyor "Behlül'ün odasının balkonunu da alıyorsun dimi? " İlk defa görmüşüm yalıyı,ne bileyim nerde odası,nerde balkon.Ama öğrendim işte arkadaş hatrına :)
Bu arada bu kadar sözü edilmesine,çevremde de çok fazla izlenmesine rağmen bir kere bile diziyi izlemediğime ben bile şaşıyorum.Nasıl olduysa bir şekilde çok itici geldi bana ve reklamlarda rastladığım fragmanlarına bile gözatmadım.Zaten çok az tv izlenir bizim evde.İyidir yada kötüdür bilemem ama her nedense itici geldi işte.Bir ara netten bakarım dedim ama o "bir ara" gelmedi daha.Ordan burdan duyduklarımla konusunu kabataslak biliyorum tabi.
Neyse,benim söylemek istediğim başka birşey aslında.Diziyi izlemediğim için yalı benim için hiçbirşey ifade etmiyor.Ama o yalının çok fazla hüzünlü bi atmosferi var bence.Yeryüzünde her mekanın farklı bir enerjisi olduğuna inanıyorum.Ki böyle düşünen sadece ben değilim herhalde:) Bu yalı bana hiç iyi hissettirmedi,tuhaf bir hüzün geldi yerleşti içime yanındayken.Halbuki biraz öncesinde Ayşegül'e "fazla yaklaşmasak mı acaba,Bihter'in ruhu ordadır hâlâ belki he" demiştim gülerek.Ama sahiden yalıda yoğun bi hüzün enerjisi vardı bence,bana öyle hissettirdi yani.Şimdi çektiğim resimlere bakarken öyle hissetmiyorum, bu his tamamen mekânla alakalıydı.
Dönüş için otobüs beklerken yalının kapısı açıldı.Görevli gazelleri süpürmüş çöpe götürüyordu.Ayşegül bi cesaret belki bahçede de resim çektirebiliriz diye izin istedi.Tabi izin vermedi.Ama "bedava değil parayla.." dedi sonra.Espri yaptı belki ama sanki para teklif etsek izin verecekmiş gibi geldi bize.Tabi biz böyle bir anlaşmayı yakıştıramadık kendimize.Yasaksa yasaktır.O anda otobüs de geldi.Ama aklıma takıldı adamın ciddi mi olduğu yoksa espri mi yaptığı.İçeri girmek isteyen ben olmadığım halde sinir oldum adama!
Yolda geçen uzun zamanlar otobüs sahil boyu gittiği için sıkıcı gelmedi.Sarıyer sahili hala dibi görülebilecek kadar temiz."İlçemize sahip çıkalım" sloganı vardı minübüslerde falan.Bence de yani,bi zahmet...İşte yakından kıyı :
Emirgân Korusu'nda çok zaman geçiremedik haliyle yolda o kadar zaman geçirince.Ama yine de çok güzeldi.Bir tane sincap bile gördük.Yanımızdan hızla geçti.Ağaca tırmandığında resmini çekmeye çalıştım ama fotoğraf makinesini cebimden çıkarıp açana kadar yukarı dallara tırmandı.Yine de resmini çektim ama hiç belli olmuyor malesef.Lütfen ortaya çıkıp bana bi poz ver diye ısrar ettiysem de işe yaramadı :( 200'e yakın fotoğraf çekmişim.Dışarı gezmek için çıkmışsam eğer 100'den az fotoğraf çektiğimde hiç çekmemiş sayıyorum.200 ise vasat.Çok olunca seçmesi zor oldu ama birkaçını ekleyeyim.(Resimlerin üzerlerine tıklayınca büyük hallerini görebilirsiniz)
Bu defa ricam işe yaradı.Bana yan profilden bi poz verdi yukarıdaki şirin :)
Burada abartısız saatlerce kalıp suyun sesini dinleyebilirdim...Dinleyebilseydim...
Özellikle son iki manzaranın karşısında "Bugün bulutlar bile bir başka güzel,güneş bile..." dememek mümkün mü ?
0 yorum:
Yorum Gönder