Haritanın En Ücrâ Köşesi...

...Masidherya diye bir yer

19 Ekim 2010 Salı

"O" Gün

        Geçenlerde mutlaka bahsedeceğim dediğim bir gün vardı.Çoktan unutmuştum ki bugün bi arkadaşım hatırlattı ne zaman yazacaksın diye.Şimdi üzerinden 1 ay geçmiş, ama o günü hatırladıkça hala gülme nöbetleri geçirebilirim :) Şaka gibi bir gündü resmen.Ama eğlenceli ve güzeldi.İşte o gün ;

      şuradaki 2010 japon yılı etkinliğine gitmek için sabahtan yola çıktık Lecerem'le. E karşıya geçene kadar anca yetişiriz o saate diye.İlk sürprizi trafik yaptı.Uzun süredir öyle saçma bi trafik görmemiştim.10:30'da Eminönü'nde oluruz diye kararlaştırmıştık ama buluşabildiğimizde saat 11:30'du.İkimiz de trafikte kaldığımız için birbirimizi beklemedik neyse ki.Vapur'la Üsküdar'a geçtik hemen.İskeleden çıktıktan sonra bi sormaya başladık yolu ki hayatımda böyle bir adres bulma vakası yaşamamıştım.Otobüsü bulmak sorun olmadı.Söföre dedik biz Bağlarbaşı Kültür Merkezi'ne gideceğiz.En yakın durakta indirebilir misiniz? Yani bilmiyorsan bilmiyorum dersin biz de başkasına sorarız dimi? Ama yok,illa biliyormuş gibi yapılacak ! Bizi -sonradan öğrendiğimize göre- bir durak geçince indirmiş.Neyse bir durak sorun değil geri yürürüz dedik ve labirent turu başladı.Sorduğumuz yer çok belirgin bir yer olmasına rağmen çoğu kişi bilmiyordu.Bilenlerin ise bildiği muamma.Birine soruyoruz "şurdan sağa dönün.." diye tarif ediyor.Tarif ettiği yere varınca binayı bulamadığımızdan bi daha soruyoruz.Yine şurdan ilerleyin,dönün.." deniliyor.E tamam hadi dönelim diyoruz bulamayınca mecburen bir daha soruyoruz.O da ne,daha karşıdan yeni geçtik bu tarafa şimdi de yine o tarafı tarif ediyorlar.Bu saçmalık baya bi sürdü böyle ve biraz daha yürüsek sahile geri inecektik nerdeyse.


Ben : Biz şimdi u gibi bi tarf mi çizdik,nasıl geldik benim kafam karıştı.
Lacerem : Yok,daha çok küçük b gibi sanırım.Türkçe'de öyle bir harf yok aslında tam olarak...


       O kadar döndük ki geldiğim yoldan geri dönmek istesem bulamazdım büyük ihtimalle.Bu arada "acaba bir şey satın almadığımız için yanlış yolu mu tarif ettiler?" gibi paranoyakça ihtimaller bile geldi aklımıza.Ya da Üsküdar'da sağ ile sol yer değiştirmiş olmalı.Başka bi mantıklı açıklaması yok çünkü.O günden sonra "Üsküdar'da adres sormak yerine navigasyon cihazı almayı tercih ederim" diyecek hale geldim.


       Yol sorarken etkinliğe geç kaldığımızı düşünüyorduk ama kimse toplanamadığından sunum saatini ileri atmışlar "çok şükür" mü desem "malesef" mi desem bilemiyorum :) İçeride küçük küçük birkaç stand açmışlardı.Origami,kıyafet bölümü ve bir de çay ikram etmek için masalar koymuşlardı.Önce origami standlarına uğradık.



Bu süs 1000 parçadan yapılmış.O yukarıdan aşağıya kadar olan şeritler bütün değil herbir renk ayrı bir parça.Sabır işi gerçekten...
       
        
        Hepsi birbirinden şirin, değil mi? Top şeklinde olanlara bayıldım özellikle.Nasıl öyle birleştirmişler o parçaları.Her parçada 2 kağıt kullanılmıştı ama bakarak nasıl yapıldığını anlamak mümkün değil.







      


Ah n'olurdu şu sekizgen olandan bi tane yapabilseydim...Kağıtların desenleri de bi harika.Birkaç tane aldım ordan :) Sağolsunlar bol bol kağıt getirmişler.Acaba var mıdır buralarda da bu kağıtlardan ?



 Mavi olanı Lacerem,Mor olanı ben yaptım.Yapım aşamalarını sırayla gösteren örnekler vardı.Daha önce Müco'yla Prison Break'teki kuğuyu denemiştik ve yapmıştım da,ama orada bunu kolay yapamadım.Standdaki Japon bayan el atmak zorunda kaldı çoğu yerde.Ama sonunda oldu işte.Azıcık bile yamuk katlasan olmuyor.Origami çok dikkat istiyor sahiden.

       

       Sonra kıyafetlerin olduğu standa geçtik.Rengârenk kimonolar,şahane yelpazeler ve bir de çok güzel şemsiye vardı burada da.Lacerem çok ısrar etti ama üzerimde giyip çıkarması çok da rahat olmayan bi tunik olduğu için kimono giyemedim.Şemsiyeyle bi fotoğraf çektireyim dedim ama sıra gelmedi hemen,bekleyemedim.Keşke kimonoyu deneseymişim ya da şemsiye için bekleseymişim dedim mi? Evet kesinlikle dedim :(


       Daha sonra da çay ikram edilen kısma geçtik.Sade yeşil çaydı ama yapılışı bizim yaptığımızdan çok farklıydı.Zaten çay un gibi ince hale getirilmişti.Hazırlayan bayan  üzerine sıcak su ekledi  ve çırparak kıvam verdi bir süre.Tabi köpürdü baya bi.Kıramadık oturduk.İçmesi çok kolay olmadı ama hazırlayan ve ikram eden Japon bayanlar o kadar kibar ve tatlıydılar ki sırf hatırları için o koca kâse ağzına kadar dolu olsa yine hepsini içerdim.Resimli olan Lacerem'in fincanıydı ve gözüm kaldı onda :) Yeşil ve pembe renkte olan şeyler ise şeker.Ama çayın içine atılmıyor,ufak ufak ısırarak tatlandırıcı olarak kullanılıyor anlattıklarına göre.Çayı şekersiz içtiğim için şekerleri kullanmadım.Ama sonra merak edip baktım tadına:) Şekerden çok hani aspartam tarzı tatlandırıcılar olur ya onlara benziyordu tadı.




      Derken sunum vakti geldi ve salona geçtik.Bu günü Nagoya Türk-Japon Derneği düzenlemiş.Açılışı ve sunuculuğu yapan kişi (Türk) öyle kötü bi sunum yaptı ki anlatamam.Yani cümleyi yarım bırakıp,baştan alıp farklı bi şekilde yeniden kurup söylemediği tek bir cümlesi bile yoktu.Yine de sağolsunlar demek istiyorum ta Japonya'dan kalkıp gelmişler.
       Sonra görüntüler eşliğinde bi sunum yapmak üzere başka bi dernek üyesi aldı mikrofonu.Konuşması akıcıydı ama öyle tuhaf şeyler söyledi ki sesli gülmemek için zor tuttuk kendimizi.Mesela çayın Japon kültüründe ne kadar önemli olduğundan bahsederken "bizde de öyledir değil mi 5 çayları falan.." dedi.Ben "nasıl yaaa 5 çayı Avrupalıların alışkanlıklarından biri değil miydi? " diye bi afalladım tabi.Sonra bir düğün fotoğrafını açıklarken "önde rahip ve arkasındaki bayanlar da asistanları,yani rahibeler" demez mi :) Daha neler vardı böyle...
       Sonra biraz Nagoya'daki Türklerin yaşantısından bahsetti.Japonya'da en çok Türk bulunan şehir Nagoya'ymış.Aslında bizim en çok merak ettiğimiz kısım buydu.Çünkü diğer kısımlar hakkında zaten orada işlenenden çok daha fazla bilgi sahibiyiz desem yanlış olmaz.Kendo gösterisi,hat sanatı gösterisi,çay seremonisi..Bunlar temsili diyecek kadar kısaydı.En çok oradaki Türkler ne yapar,nerde çalışır,günlük hayatta hangi konularda zorluk çekerler gibi şeyleri merak ediyorduk ama çok fazla birşey öğrendik sayılmaz.Biraz istatiksel bilgi verdiler tabi.Sonra da derneğin buluşma günlerinden,çiğ köfte partilerinden vs. bir dizi fotoğraf izledik :) Aşağıdaki resim kendo gösterisinden.


       
       Bir de şamisen çaldı bir bayan.Önce aşağıdaki videodaki ağırdan başlayarak gittikçe hızlanan parçayla giriş yaptı.Sonra yerel bir Japon şarkısı ile devam etti.En son da Kâtibim ile bitirdi.O yandaki 4 bayan niye orada ayakta bekliyor diye soracak olursanız;
İşte o yerel şarkıyı çalarken bir iki cümle eşlik ettiler.Sakura sakura diye başlayan bi şarkıydı:) Video çözünürlüğü baya bi kalitesiz oldu upload edince ama seste sorun yok sanırım.


       Herşey iyi güzel bitti.Bizim sunucu "bu güzellikler bu insanlara çok yakışıyor..." diye oldukça yüksek bi sesle bi giriş yapsın mı.Güler misin ağlar mısın modunda kaldık biz öyle.Yani sahnedeki kadın da şaşırmıştır herhalde o tepkiye.Japonlar konuşurken ses tonlarına çok dikkat ederler ve yüksek sesle konuşmazlar diye biliyorum.Sunucu da biliyordur herhalde ama elinde mikrofon olduğunu mu unuttu ne:) Dehşet bi girişti.


       Gösteriler bittikten sonra program da bitti zaten.Bakmayın burada yumuşatarak anlattığıma Lacerem'le aramızda geçen diyaloglar akla zarardı yani:) Yıl sonuna kadar gitmek istediğim birkaç Japon yılı etkinliği daha var.Umarım gidebilirim.


       Kültür merkezinden çıktıktan sonra arkadaş tavsiyesi üzerine bi pasaja uğradık.Tabi yine bilmiyoruz tarifle bulduk.Pasajdan çıktıktan sonra sahile doğru ilerleyeceğime ters yöne gidiyormuşum.Ama dön dolaş derken kafa mı kaldı? Zaten yön kavramım pek gelişmemiş diye hep söylüyorum :( Lacerem bana (O yakada doğduğumu ve çocukluğumun bi kısmını orada geçirdiğimi kastederek ) aynen şöyle dedi :


-Sen de Üsküdar'lı oldun hemen bakıyorum da.Ya da "özüne döndün" mü demeliyim ?


       Buradan sonra tekrar Eminönü'ne geçip Sultanahmet'teki 1001 icat sergisine uğradık.Onu da sonra anlatırım artık.

2 yorum:

Slm
Sizler Japon sergilere gittiniz.
Origami, ben okuldayken biraz öğrendim.
Ama artık kuğudan başka hepsini unuttum.
Keşke Kimono giyinmeyi deneseydiniz. Eskiden bayanlar hep bunu giyiyordular.
Artık kaybolmaya yüz tuttu.
Çay ve Şamisen, ben Japonyada olmama rağmen hiç bilmiyorum.
Ama güzel sanat olduğunu sanıyorum.
Ayağına sağlık
 
Selam karakacak1953.Kimono giymediği denemediğim için üzüldüm sonradan.Şamisen güzel bir enstrüman bence de.Yorumunuz için teşekkürler
 

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...